İşte bugün dahi hayal edilmesi çok zor olan bu dev şöhretin
sahibi bir yazarın, padişah tarafından dergisi kapatıldıktan sonra bile çok
kolayca başka ortamlara akıp şöhretinin kaymağını yemesi mümkünken dünyanın en
zengin aileleri arasında yer alan Osmanlı Burjuvasının Boğaz’daki yalılarında
ara vermeksizin düzenlenen dumanlı davetlerde ya da cıvır cıvır dilberlerin
musiki eşliğinde kıvrıla kıvrıla göbek attığı, gerdan kırdığı, şarabın su gibi
aktığı alemlerde sefaya doyma imkanı varken, tüm bunları bırakıp küçük, izbe ve
üstelik şehre çok uzak bir Rum balıkçı köyü olan Ayastefanos’ta niçin kocaman
bir köşk yaptırdığını ve oraya taşınmaya karar verdiğini kimse anlayamıyordu.
(sf. 12)