10 Ağustos 2015 Pazartesi

Yazar Olabilir miyim? Yaratıcı Yazarlık Dersleri - Semih Gümüş


yaratıcı yazarlık dersleri

Yaratma eyleminin yalnızca gerçek hayatın içine batıp çıkarak yaşandığını, dolayısıyla üstünün başının sürekli kirli olduğunu düşünmemeliyiz. Gerçek hayat, kurmaca metinler için kullanılıp atılacak bir malzemedir. Bir gereksiz fazlalık yığınıdır. İşe yarayacak olanları seçip içinden çıkarmak gerekir. (sf 19)


İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli biçimde söylemeyi seçtiği için yazardır. (sf 24)

Ne yazacağım sorusunun karşılığı, her şey'dir.
Ne yazarsan yaz, hem de önemli şeyler yazma zorunluluğunu hiç mi hiç hissetmeden, tam tersine, en önemsiz görünen şeyleri yaz ki, o önemsiz şeyler içinde has edebiyatın değerleri kendilerini bulsun, basit şeylerin aslında hayatımız için ne denli önemi olduğu anlaşılsın. (sf 25)

"Öte yanda Thomas Bernhad, "Gerçeklik öyle kötüdür ki tarifi imkansızdır, hiçbir yazar onu gerçekten olduğu haliyle tarif edemedi, korkunç olan da bu." diyor. (sf 42)

Artık yazınsal metni, gerçekliğin yaratım sürecinde bozuşarak aldığı biçimler değil, yazarın imgelem ve düşlem dünyası da belirlemeye başlamıştır. Edebiyat dış dünyanın gerçekliğinden çıkarken insanın iç dünyasını, bireylik sorunlarını kurgulayarak yaratmaktadır yeni dünyaları. (sf 46)

İnsanın acıları, sevinçleri, hüznü, yitik yılları, umutları, gerçekleşmeyen düşleri, çevresi ve bir parçası olduğu toplumla uyumsuzluğu, kıskançlığı, öfkesi, aşkları ve cinselliği, tutkuları, çocukluğu, gençliği, açlığı... İnsanın gerçekliği bütün bunlardan başka nedir? (sf 119)

Hiçbir demir ok, yüreği, doğru yere konmuş bir nokta kadar derinden delip geçemez. (sf 129)

Günahkarlık, yoksulluk, baskı, yarılma, ölüm, cinayet başlıca izlekler olarak seçilmiştir ve anlatı edebiyatımızın dokusu yoksunluk ve acıyla örülmüştür. Çünkü sorunlar yazıya yaratıcılık kazandırırken sorunsuzluk daha çok, tek düzelik üretiyor. (sf 146)

Yaratıcı yazar, bir kişiyi romanın ya da öykünün içinde tasarlarken, öncelikle bir kişi yaratmayı mı amaçlar, yoksa bir sorunu dile getirmeyi mi? ( sf 148)

Yazmaya geç başlayanların sayısı pek çoktur. Günlük hayatın çetin koşulları geç kalanların moralini de olumsuz etkiliyor. Ama bunun da iyiye yorulabilecek bir yanı var. Gecikme boyunca biriktirilenler erken yaşlardakilerden her zaman daha çoktur. (sf 153)

Romana zarar veren şey, bir sırdaşlık havası içinde kişilere ilişkin olarak yapılan açıklamalardır, çünkü bunlar okuru kişilerden uzaklaştırıp yazarın zihnini incelemeye yöneltir. (sf 162)

Hayatın sıradan yanları, daha çok ilk bakışta görünmeyen küçük kesitleri, ayrıntıları, keşfedilmeyi bekleyen ayrıntıları anlatır. Onlardır yazacaklarımızı zenginleştiren. (sf 165)

Sanatçı gözünü karartıp kendisini işine kaptırandır. Neden böyle olduğunu bilmez ve çoğunlukla da bunu düşünemeyecek kadar yoğundur. İşini yapabilmek için gerekirse soygun yapar, ödünç para alır, dilenir veya birinden ve herkesten çalacak kadar da bütünüyle ahlaki değerlerden yoksundur. (sf 171)

Üzerine çok düşünülmüş bir fikir, 400 sayfalık malzeme demektir. (sf 173)

Yaşamınız size çok renksiz görünüyorsa yaşamınızı değil, kendinizi suçlayın, çünkü gerçek yaratıcı için kısır bir hayat ve ilgisiz kalacağı bir yer söz konusu olamaz. Örneğin bir hapishanede, dış dünyanın her tür deviniminden uzak bir mekanda olsaydınız, anılarınızın  oluşturduğu o eşsiz hazineye sığınmayacak mıydınız? İşte yazarlığı seçmişseniz bu doğrultuda bir yaşam felsefesine sahip olmalısınız. RAINER MARIA RILKE (sf 173)

Kişisel bakış açıları olan ve moda eğilimlerle dalga geçen, ufku geniş yazarlar her zaman göze çarpar. NATHALIE SARRAUTE (sf 176)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder