“Onlarla tartışmayacağım. Öfke beni ele geçirdiğinde ben bile ellerimin ne yaptığını bilmezken, sen ne yaptığını nasıl bilebilirsin ki? Bir kadını para karşılığı satan adama adaletli davrandım ve onun çocuklarına ve hizmetkarlarına da. Yapabilirlerse bırak bu adamlar beni suçlasın. Onlardan iğreniyorum ve senin yargıçlığından da.”
“Başkalarının sözlerinden hakikati nasıl öğrenebiliyorsun?”
…ama sen beni canlı canlı yerin altına gömüyorsun, yıllar
geçtikçe çürümem için bunu yapıyorsun çünkü korkak yüreğin kan dökmeye korkuyor
çünkü bağırsakların su gibi zayıf. Yasan gelip geçici bir heves ve hükmün
bir işkence.
“Adil bir ölçüde ceza verdim sana…”
“Adil ölçüde mi? Fakat Sayın Yargıç, neye göre ölçü bu? Kim
sizi cezalandırdı ki cezalandırmanın ne olduğunu biliyorsunuz? Sanki
aydınlıkta geçirilen bir günle, yerin altında geçirilen bir gün aynıymış gibi
parmaklarınla yılları sayıvermek nasıl bir şey? Hiç hapiste kaldınız da mı
günlerimden kaç tane baharımı aldığınızı bileceksiniz? Sen cahil ve adil
olmayan bir adamsın, çünkü darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi
vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir. Kibrinle suçluyu cezalandırdığını
sanıyorsun ve kendin tüm suçluların en feci olanısın, çünkü ben hayat aldığımda
öfkemin esiriydim oysa sen soğukkanlı bir şekilde hayatımı elimden alıyorsun ve
elinin tartmadığı ve asla taşımadığın bir yükün ölçüsüne göre bana ceza
veriyorsun. O yargıç koltuğunda in yoksa kafa üstü yere çakılacaksın! Gelişigüzel
ölçüyü kullanana yazıklar olsun, adaletin ne olduğunu bildiğini sanan cahile
yazıklar olsun. O yargıç koltuğundan in, seni cahil yargıç, yoksa sözünle yaşayan
insanlara ölüm cezası vermeye devam edeceksin!”
Bedensel acılarının arasında, üzüntünün anlamının merhametin
lütfunda yattığını anladı.
,çünkü güç eylemi gerektirir ve hangi eylem adil olabilir ya
da hangi eylem kaderin belirlediğini etkisiz hale getirmeyebilir? Savaşta
danışmanlık yaparsam ölüm tohumları dikerim. Söylediklerim eyleme dönüşür ve
her eylemim önceden göremediğim bir öneme sahip olur. Kendini tüm eylemlerden uzak
tutan ve yalnız yaşayan biri ancak adil ve erdemli olabilir. Hiçbir zaman
bilgeliğe yaklaşamadım ve burada hiç kimseyle konuşmadan burada olduğum kadar
hiçbir yerde günahtan uzak olmadım.
Tatlıya bağlamak için önüne bir kavga meselesi
getirdiklerinde yeryüzünde neden bu kadar çok anlaşmazlığın olduğunu ve hayat
ve yaşamın tatlılığı uçsuz bucaksız önlerine açıldığı halde insanların sahip
olmak için ufak tefek kıskançlıklarla birbirlerine eziyet etmelerini
anlayamıyordu.
hücresinde özgürlüğün insanların en temel hakkı olduğunu,
kimsenin bir başkasını bırak ömür boyu, tek bir yıl bile esir etmeye hakkı
olmadığını öğrenmişti. Ancak Virata bu köleyi kendi iradesinin görünmez
hapishanesinde tutsak etmişti. Bu köleyi kendi arzuları için zincirlemişti
böylece bu alt sınıftan insan özgürlüğe tek bir adım bile atamayacaktı. Oturmuş
uzun uzun düşünürken aydınlandı, düşünmenin algılarını nasıl genişlettiğini
hissetti ta ki görünmez bir yükseklikten odasına ışık dolana kadar. Hâlâ
günahtan uzak yaşamadığını şimdi anladı, hizmetkârlarını iradesine tabi kılmış
ve bunu da çok biçimli Tanrı’nın sonsuz unvanlarından birine göre değil,
kırılgan bir insan yapısı olan bir kanuna göre yapmıştı.
“Buradan ayrılmayı diliyorlarsa gidişlerine izin vermem
gerek. Kimsenin kaderini belirlemeyeceğim, çünkü başkasının kaderini belirleyen
kişi hata yapıyordur.
"Yalnızlığın bilgeliği dünyanın bilgeliğinden çok farklı, muhafaza yasası eylem yasasından başka bir yasa.”
Evi olmayanın evi dünyadır; hayatın bağlarını koparan insan
hayatın kendine düşen payını alır; masum olan huzurludur. Tek dileğim dünyada
günahtan uzak bir yaşam sürmek
Örnek olmak yeryüzündeki en güçlü bağdır; diğerlerinin
içindeki her eylem erdemli olma isteği uyandırır, düşlerden uyanan ve coşkulu
eyleme dönüşen bir istektir bu. Bu şekilde uyananlar yaşamlarının anlamsızlığının
giderek farkına vardı.
Seni kendini beğenmiş, sen kuşları besleyip tüm acılardan
uzak yaşarken, seni hızlı ve ölümcül yargının önüne acı çeken küçük bedenlerinin
azabıyla çıkardığımda bunun kefaretini nasıl ödeyeceksin? Kendisini ve masum
çocuklarını besleyen bir işe sahip düzgün bir adamı yoldan çıkarmanın, dostları
arasında yaşamaktansa yalnız kalıp Tanrı’ya daha çok yaklaşacağına dair çılgın
bir düşünceyle bir adamı kandırmanın kefaretini nasıl ödeyeceksin?
Virata bembeyaz kesildi, dudakları titredi.
“Benim başkalarına örnek olacağımı hiç düşünmemiştim.
Tuttuğum yolda yalnız yürümeyi istemiştim ben.”
acının tek bir nabız atışında, bilgelerin tüm uzak
durmalarından çok daha fazla gerçeklik bilgisi olduğunu görüyorum.
Pasif kalan kişi yine de yaptıklarından sorumludur ve hatta
kardeşleri arasında yalnız yaşasa bile.
Eylemsizlik de bir eylemdir. İster iyi, ister kötü olsun,
ölümsüz ağabeyimin bakışlarından ne kadar istesem de kaçamıyorum.
Eylemsiz olan günahtan kaçamaz.
Not: Bundan sonrası, takıntı seviyenize göre spoiler içerebilir fakat bana sorarsanız resimler spoiler niteliği taşımıyorlar, yine de okumadıysanız seçimi size bırakıyorum.
Amerika'da Virata bu çizimler ile basıldı ama maalesef Türkiye'deki okuyucular bu resimli versiyonuna ulaşamadı. Bir kaçını görmeniz için ekliyorum. Belki bir yayınevi görür ve bu eksiği giderir, kim bilir?
Kılıcın Işığı |
Adalet Pınarı |
Yalnızlık Yıldızı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder