Her şeyi bitirmeyi düşünüyorum.
Bir kere insanın aklına geldi mi bir daha gitmiyor bu
düşünce. Sürekli hatırlanıyor. Zihinde oyalanıyor. Hayata hükmediyor.
Yapabileceğim pek bir şey yok. İnanın bana. Kurtulamıyorum bir türlü. İstesem
de istemesem de hep orada. Yemek yerken. Yatakta. Uyurken. Uyandığımda. Hep
orada. Her an.
Aklıma geleli uzun zaman olmadı. Yeni bir düşünce ama
eskiymiş gibi geliyor aynı zamanda. İlk ne zaman geldi aklıma? Peki, ya aslında
benim aklıma gelmediyse ve tam olarak gelişmeden önce tohum halinde zihnime
yerleştirildiyse? Dile getirilmemiş bir düşünce sahte bir düşünce midir? Belki
başından beri biliyordum. Belki başından belliydi böyle olacağı. (sf. 7)
Bir şeyin tehditkâr olduğunu nasıl anlarız? Bir şeyin masum
olmadığını anlamamızı sağlayan nedir? İçgüdü her zaman mantıktan üstündür. (sf.
21)
Yanıtlanması gereken tek bir soru var. (sf. 26)
“Bütün cevapları bilmediğimiz, her şeyi açıklayamadığımız
için memnunum. Uzay gibi. Belki de bütün cevapları bilmemiz gerekmiyor. Sorular
iyidir. Cevaplardan daha iyidirler. Hayat hakkında daha fazlasını, nasıl
geliştiğimizi, nasıl ilerlediğimizi bilmek istiyorsan önemli olan sorulardır.
Zekâmızı zorlayan ve geliştiren şey sorulardır. Bence sorular kendimizi daha az
yalnız hissetmemizi, diğerleriyle bağlantılı olmamızı sağlıyor. Her zaman her
şeyi bilmek gerekmiyor. Bilmemenin de kıymetini biliyorum ben. Bilmemek insanca
bir şey. Uzay gibi. Çözümlenemez ve karanlık” diyorum. “ama tamamen değil.” (sf.
36)
“Öykünü anlat sen. Hatıraların hemen hepsi kurmacadır ve
yoğun düzeltide geçmiştir. Sen anlatmaya devam et.” (sf. 40)
Varlığımın anlamı, hayatın bana bir soru sormasıdır. Veya,
tam tersine, ben dünyaya sorulmuş bir soruyum ve cevabımı vermem gerekiyor,
yoksa dünyanın vereceği yanıta mecbur kalırım. (sf. 41)
‘Hayatta bazı şeyler’ dedi, ‘ki sayıları fazla değildir,
yağmurlu günlerin, kendini yalnız hissettiğin anların ilacıdır. Bulmacalar
öyledir mesela. Her birimiz kendi bulmacamızı çözmek zorundayız. (sf. 43)
“Bir anı her hatırlanışında başka bir şeydir. Kesin değildir.
Hakiki olaylardan esinlenen öyküler büyük ölçüde kurmacadır. Hem kurmacayı hem
anıları bir arada hatırlar ve anlatırız. İkisi de birer öykü biçimidir. Öyküler
aracılığıyla öğreniriz. Öyküler aracılığıyla birbirimizi anlarız. Ama hakikat
yalnız bir kere gerçekleşir.” (sf. 46)
Kendimizin yönettiği düzeni neden terk edelim? Neden tek bir
ilişki uğruna pek çok farklı ilişki yaşama fırsatını bir kenara atalım? Çift
olmanın pek çok avantajı var, bunu anlıyorum ama daha iyi mi
aslında? Yalnızken, biriyle birlikte olmanın hayatımı nasıl düzelteceğini,
mutluluğumu ne kadar arttıracağını düşünüyorum hep. Ama öyle mi aslında? (sf.
54)
Küçük, kritik hareketler yeterli midir? Küçük jestler
kendimizi iyi hissetmemizi, başkaları hakkında iyi şeyler hissetmemizi sağlar.
Küçük şeyler bizi birleştirir. Her şey gibidirler. Birçok şey bunlara bağlıdır.
Dinden ve Tanrı’dan farklı değildir. Belli yapıların hayatı anlamamızı sağladığını
sanırız. Yalnızca anlamamızı değil, bizi bir şekilde rahatlattığını da.
Hayatımızın geri kalanını bir kişiyle birlikte geçirmemizin daha iyi olacağı
düşüncesi, varlığın temelindeki hakikatlerden biridir. Gerçek olmasını
istediğimiz bir inançtır.
Yalnızlıktan, bağımsızlıktan yoksun kalmak çoğumuzun
sandığından daha büyük bir fedakarlık. Aynı yaşam alanını, bir hayatı paylaşmak
yalnız olmaktan çok daha zor. Aslına bakarsanız, çift olarak yaşamak neredeyse
imkansız bir şey, değil mi? Hayatınızın geri kalanını birlikte geçireceğiniz başka
birini bulmak? Birlikte yaşlanacak, birlikte değişecek birini? Her gün
göreceğiniz, ruh hallerine ve ihtiyaçlarına karşılık vermeye çalışacağınız
birini? (sf. 55)
Zeka her zaman iyi midir? Merak ediyorum. Peki ya ziyan
edilirse? Ya memnuniyetten çok yalnızlığa neden olursa? Ya üretkenlik ve zihin
berraklığı yerine acıya, izolasyona, pişmanlığa neden olursa? (sf. 55)
Yalnız olmak kendimizin en gerçek haline daha yakın olmak
anlamına gelmiyor mu? Başkasıyla bağlantı halinde değilken, onların varlığı ve
yargılarıyla seyreltilmemişken daha çok kendimiz değil miyiz? (sf. 66)
Evliliklerin çoğunun yürümediğini gösteren istatistiklere
rağmen insanlar evliliğin normal olduğuna inanıyor. Çoğu insan evlenmek
istiyor. Başarı oranı bu kadar düşük olmasına rağmen, insanların kitleler
halinde denediği başka bir şey var mı? (sf. 66)
Bu odada son yirmi yıl içinde satın alınmış hiçbir şey yok. (sf.
77)
Uyumam gerek. İki üç gece kesintisiz, iyi bir uyku çekmem
lazım. Kafamda dönüp duran düşünceler, kabuslar, cevapsız aramalar, kesintiler
olmadan uyumam lazım. (sf. 109)
“Var olmak umutsuzluk çekmekten başka bir şey değildir…
çünkü var olmuyoruz, var ediliyoruz.” Okuduktan sonra ne anlama geldiğini düşündüm
bu pasajın. Hüzünlü bir öykü daha. (sf. 138)
Başkaları aklımızdan geçen düşünceleri nadiren biliyor. En
yakın olduklarımız ya da en yakın göründüklerimiz bile. Belki de bu
imkânsızdır. Belki de en uzun, en samimi, en başarılı evliliklerde bile taraflardan
biri diğerinin düşündüklerini bilmiyordur. Başka birinin zihninden geçenleri
asla bilemeyiz. Düşüncelerini asla okuyamayız. Oysa önemli olan, düşüncelerdir.
Gerçek olan, düşüncelerdir. Eylemler sahte olabilir. (sf. 141)
Korkunun, terörün, dehşetin geçici olduğu sanılıyor. Balyoz
gibi hızla indiğini ama kalıcı olmadığını sanıyor insanlar. Doğru değil bu.
Yerlerine başka duygular gelmezse, solup gitmezler. Derinlerdeki korku olduğu
yerde kalır, yayılabilirse yayılır. Onu aşamaz, ondan daha zeki davranamaz, onu
bastıramazsınız. Tedavi edilmezse şiddetlenir. Korku, alerjik reaksiyon
gibidir. (sf. 159)
Şimdi de kalbimde sıra. Ona kızgınım. Sürekli küt küt
atmasına. Kalbimizin farkına varmayız genelde, ben neden kendi kalbimi sürekli
fark ediyorum? Neden böyle atmasına öfkeleniyorum? Çünkü başka seçeneğim yok. Kalbinizi
ark edince atmayı bıraksın istiyorsunuz. Ritmik atışlarından kurtulmak,
dinlenmek istiyorsunuz. Hepimiz dinlenmek isteriz. (sf. 164)
İyi misin, kötü mü? Yanlış soruydu. Hep yanlış sorulardı.
(sf. 172)
Kalp atışlarımızı düşünmemeye karar veriyoruz.
Etkileşime girmek, bağlantı kurmak şarttır. Hepimizin
ihtiyacı olan şey. Yalnızlık kendini sonsuza dek besleyemez, ta ki beslenmeye
başlayana dek.
Tek başımıza dünyanın en iyi öpüşen insanı olamayız.
Belki de bir ilişkinin gerçek olup olmadığını ancak bu
şekilde öğrenebiliriz. Daha önceden bizimle bağlantısı olmayan biri, gerçek
olabileceğini asla düşünmediğimiz, asla inanmadığımız bir şekilde bizi tanıyıp
öğrendiği zaman. (sf. 173)
Sözlük:
Eşit: Başka bir şey kadar kötü olan.
Sıcakkanlı: Baş belası olmaya alışmış olan. Dünyadaki en şefkatli varlık ıslak köpektir.
Özel Teşekkür: Begüm Kovulmaz'a...
Cizdigin kitapları toplama gibi bir aliskanligim var ve işe bak ki stok dışı gözüküyor nedeen nedeeen :) direk senli versiyonu alsam? ama çizdiğin sayfalar nası okunucak bilmiyorum o yüzden tamamlamak için sen de gel ^^ okulda kitaplarıma ne güzel çizip çizip veriodun okulu terk ettın dıye unuttun mu he :d
YanıtlaSilİtinayla çizilmiş satırlar.... Harika!
YanıtlaSil