Bana ulaşın. Instagram: @anokvaburada |
Altın bir çağ yaşanıyordu; benzersiz maceralar, zengin yaşam ve zor ölüm devriydi bu . . . ama kimse öyle düşünmüyordu. Servet ve hırsızlıkla, yağma ve çapulculukla, kültür ve ahlaksızlıkla dolu bir gelecekti bu . . . ama kimse bunu kabul etmiyordu. Aşırılıkların çağıydı, hilkat garibelerinin büyüleyici yüzyılı . . . ama kimse bundan hoşlanmıyordu. (sf. 17)
O, Guly Foyle’du, rüşvetçi, katil, üçkağıtçı; bela için fazlasıyla hazırdı, eğlence için yavaş, dostluk için fazla boş, aşk için fazla tembel. (sf. 27)
hiç kimse gerçekten başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü bilmek istemez. Bilmek istediğimizi düşünür ama istemeyiz. Gönderici özelliğim insanların beni istememesine yol açıyor. Ve yalnız kalmama neden oluyor. (sf. 51)
Altı aylık bir ameliyat ve beyinsel şartlandırma döneminden sonra, diğer 496 Bay Presto’ya ve Presteign’in koltuğunun arkasında asılı, Abraham Lincoln benzeri, güven aşılayan, sevecen ve dürüst bir adam olarak idealize edilmiş Bay Presto portresine tıpatıp benzetilmişti. Dünyanın neresinde alışveriş yaparsanız yapın, tıpatıp aynı Presteign mağazasına giriyordunuz ve aynı müdür, Bay Presto, size hizmet ediyordu. (sf. 60)
Korkularımız, suçluluklarımız, dehşetlerimiz, utançlarımız bir insandan diğerine uygulanabilir ve hiç kimse aradaki farkı anlamaz. (sf. 75)
dehşete düştü ama anlayabiliyordu. Karanlık, sessizlik, monotonluk mantığı yok ediyor ve umutsuzluk yaratıyordu. Yalnızlık katlanabilir gibi değildi. (sf. 87)
Öfke, yeterli değildi. (sf. 87)
“Bir çıkış yolu var” diye mırıldandı meleği kulağına tatlı, rahatlatıcı bir sesle. Sesi yumuşak ve sıcaktı ama öfkeyle tutuşuyordu. Öfkeli bir meleğin sesiydi bu. “Bir çıkış yolu var.” (sf. 88)
beni bir canavara çevireceğini bildiğim için bir şey hissetmekten korkarak dolaşamam ki! (sf. 131)
“Beyninizde seks takıntısı var,” dedi adam sakince. “Ben fahişe aramıyorum. Prensip olarak, onlar beni arar.” (sf. 152)
“Sen hiç kaçmaz mısın?”
“Asla. Kaçmak sakatlar içindir. Nörotikler için.”
“Nörotikler. Bay-Eğitim-Görmüş’ün en sevdiği sözcük. Çok eğitimlisin değil mi? Çok kendine hakimsin. Çok dengelisin. Sen hayatın boyunca hep kaçtın.”
“Ben mi? Asla. Ben hayatım boyunca avladım.”
“Kaçtın. Saldırı Kaçışı diye bir şeyi hiç duymadın mı? Gerçeklerden kaçmak için onlara saldırmak . . . yalanlamak . . . yok etmek? İşte senin yaptığın da bu.”
“Saldırı Kaçışı mı?” Foyle aniden irkildi. “Yani benim bir şeylerden kaçtığımı mı söylüyorsun?”
“Bu çok açık.”
“Neden kaçıyormuşum?”
“Gerçeklerden. Hayatı olduğu gibi kabul edemiyorsun. Reddediyorsun. Ona saldırıyorsun . . . kendi kalıbına sokmaya çalışıyorsun. Kendi çılgın kalıbına uymayan her şeye saldırıp yok ediyorsun.” (sf. 200-201)
Tehlikeyle parlıyor. Çoğu insan yalnızca titrek bir ışık yayar . . .
Hem büyük bir arzu hem de nefretle doluydu. . . gerçeklerin değişmesi arzusu ve tüm bunlar gerçek olduğu için nefret. (sf. 235)
‘Onları kendi düzeyine indir,’ dedim gizli hayatıma. ‘Eğer körsen onları daha da kör hale getir. Çaresizsen, onların da belini bük. Ödet onlara . . . hepsine.” (sf. 236)
Kızın açıklama kılıfını denediğinde, üzerine tam oturdu; hatta yüzüne dövmelenmiş kaplan maskesinden bile daha sıkı oturdu. (sf. 236)
“Biz lanetliyiz.” (sf. 237)
“Hayatım boyunca hep kaplan oldum. Kendimi yetiştirdim . . . eğittim . . . daha uzun pençeli ve daha keskin dişli bir kaplan olmak için kendimi çizgilerimden yukarı çektim . . . daha hızlı ve ölümcül olmak için . . .”
“Öylesin de. Öylesin. En ölümcülü.”
“Hayır değilim. Fazla ileri gittim. Basitliği aştım ve kendimi düşünen bir yaratığa çevirdim. Senin kör gözlerinden bakıyorum nefret ettiğim aşkım ve kendimi görüyorum. Kaplan yok artık.”
“Kaplanın gidebileceği bir yer yok.” (sf. 237)
Bir adama olabilecek en kötü şey oldu. Vicdan denen nadir bir hastalık kaptım. (sf. 247)
Alpay Zeren'in kitaptandizgeler için olan Kaplan Kaplan çalışması. |
“Kar ve zarar, günah ve affedilme, idealizm ve realizm,” Foyle gülümsedi. “Hepiniz o kadar emin, o kadar basit, o kadar tek yönlüsünüz ki. Tereddüt eden bir tek benim. (sf. 276)
Siz hepiniz hilkat garibelerisiniz efendim. Ama siz zaten daima hilkat garibeleriydiniz. Hayat bir hilkat garibesidir. Onun umudu ve zaferi budur. (sf. 278)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder