24 Nisan 2021 Cumartesi

Veda Ediyoruz, Kitaptandizgeler'e niye ara veriyorum?

Bana hala ulaşabileceğiniz adresler: https://twitter.com/kaan_boga

https://www.instagram.com/anokvaburada/

 

Bu yazıyı yazmam gereken günün er geç geleceğini biliyordum ama bilerek görmezden geliyordum. Hala yazmayı ve çizmeyi seviyorum fakat bugün konuşacaklarımız bambaşka. Bugün kitaptandizgeler’in kapanışını ve benim yazdıklarıma, çizdiklerime niye artık blog kullanarak ulaşamayacağınızı konuşacağız. AnokVa, duvarlarda oluştu ve yine duvarlarla devam edebilir, internete ihtiyacı yok buna eminim.

Kitaptandizgeler hali hazırda atıl durumdaydı, 5 aydır yeni yazı yazmıyordum, resimlerimi paylaşmıyordum ve okuduğum yeni kitapları sadece goodreads ve instagram’dan paylaşıyordum. Peki ne oldu, niye bu hale geldik? Dürüst şekilde, saklamadan, hiç kimseden korkmadan, çekinmeden, kendimi de eleştirerek anlatmanın vaktidir.


Ben kitaptandizgeler’i daha başlatmadan ülkeden kaynaklanan şartlar ağırlaşmaya başladı, bir türk tabipler birliği mitinginde pankart asan öğrencilerin evleri basıldı ve terör örgütüne üye olma delili olarak Tolstoy’un savaş ve barış kitabı bulundu. Evet, bulabildikleri tuhaf delillerden biri buydu ve yanılmıyorsam 25 yıl hapis istemi ile yargılandılar. Bir delil bulunması istendiğinde evde ki tolstoy kitabının 25 yıl hapis istemi gerektiren bir suç olarak görüldüğü bir ortamda kitaptandizgeler’i açtık. Anlayışım basitti, kitap okuyacak ve okudukça sevdiğim kısımları paylaşacaktım. Böylece, sevdiğim kitapların insanların arasında yayılmasını umuyordum ve orijinal ya da pdf’den yayılmasını umursamıyordum, önemsediğim tek şey bilgiydi ve o dönem dünya bu kadar pr ve şarlatanlık üzerine dönmüyordu. Dahası, o zamanlar daha genç ve deliydim, tolstoy okuyup paylaştığım için 25 yıl hapis istemiyle yargılanmak benim için pek sorun olmazdı ve o zamanlar geleceğe dair hala umudum vardı.


Kitaptandizgeler’i açtıktan bir süre sonra kitapların alıntılarını sayısız kez oto-sansür mekanizmasından geçirmek zorunda kaldım. Tolstoy’un askerlik üzerine olan düşüncesini paylaşabilir miyim diye hukukçu arkadaşıma sorduğumda, bir dilekçeyle şikayet gelirse en iyi ihtimalle birkaç yıl hapis yatabileceğimi söylüyordu. Dostoyevski’nin Türkler üzerine olan fikirlerini alıntılarsam başımın ciddi belaya gireceğini anlatıyorlardı ve ben, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi sansürlemeye ve hatta John Zerzan, Kropotkin gibi isimlerin yazdıklarının neredeyse %80’ini sansürlü şekilde sunmaya başladım. O dönem bunu benden başka yapan kimse yoktu ve bu fikirlerin sansürlü bile olsa bir şekilde yayılması gerektiğine inanıyordum çünkü kitaplar hoşlarına giderse, insanlar satın alma ya da internetten indirme yoluna gidebilirdi ve bu da gelişim adına son derece önemli bir adımdı. Bugün, bunun ne denli yanlış bir adım olduğunu görüyorum. Gericilere hoş görünmek zorunda değildik fakat hayal sınırlarını zorlayan bir baskı içinde kaldık.

Bu uyguladığım oto-sansür mekanizması benden kaynaklı olmayan sebeplerden dolayı sürekli güçlenirken John Zerzan’la tanışıp antropoloji çalışmalarıma tamamen ağırlık vermiştim. Aynı sırada çizim yeteneğim de gelişiyordu ve ben bir noktada istediğim hiçbir şeyi yazamamaya, hatta basılmış kitaplardan alıntılamamaya ya da türkçe’ye çevirememeye başladım, peki neden?

Çünkü onlar gibi olmadığım için hedef gösterildim, terörist ilan edildim, kurtarmak, bilgilendirmek istediğim insanlar tarafından düşman ilan edildim. Chomsky, on yıllardır dünyanın en büyük terör örgütünün abd olduğunu söylüyor, on yıllardır üstüne basa basa abd ordusunun terör örgütü olduğunu söylüyor, ve bunu abd'nin en büyük üniversitelerinde söylüyor. on yıllarca mit'de ders veriyor, abd'nin ve aynı zamanda dünyanın en büyük üniversitelerinde konferanslar veriyor, abd politikalarını en ağır dille eleştiriyor. Amerikalı bir Yahudi olarak israil'i yerden yere vuruyor, Filistin davasını sonuna kadar sahipleniyor, ve bunu da yine muazzam güçte bir Yahudi lobisinin bulunduğu abd'de yapıyor. yani adam her iki kimliğine de, Amerikalı ve Yahudi kimliklerine de düpedüz "ihanet" ediyor. ve başına hiçbir iş gelmiyor, hiçbir zaman hakkında en ufak bir soruşturma açılmıyor, işini kaybetmek gibi bir korku yaşamıyor, ifade özgürlüğüne hiçbir zaman tecavüz edilmiyor.



Chomsky'nin yazdığı kitaplara şu ana kadar tek bir yerde dava açıldı: Türkiye'de. evet, chomsky'nin "kitle medyasının ekonomi politiği: rızanın imalatı" isimli kitabı Türkiye'de yayınlandığı zaman, yayıncı hakkında tck 301'den "türklüğü, cumhuriyeti ve tbmm'yi aşağılamak" ithamıyla dava açıldı, chomsky kaç yaşında kalkıp yayıncısına destek vermek için türkiye'ye geldi, dgm'ye kendisini ihbar etti.



Yaşayan insanlar arasında kendisinden en çok alıntı yapılan insan olan, dünyanın yaşayan en büyük entelektüelleri arasında her zaman ilk sıralarda gösterilen, yazdığı kitaplar her dile çevrilip dünyanın her yerinde üniversitelerde okutulan, dünyanın her yerinden konferans vermesi için davetler alan bir adam, yazdıklarından dolayı mahkeme salonuyla sadece bu ülkede muhatap oldu.



Çünkü neden? Çünkü bu ülkeye hakim olan zihniyet, Chomsky gibi adamları yargılamakla gurur duyan bir zihniyet.



Sartre fransa'nın cezayir politikasına karşı en şiddetli, en sert muhalefeti yürütüyordu, paris sokaklarında fransa aleyhine bildiriler dağıtıyordu. "yeryüzünün lanetlileri"ne yazdığı önsözde, apaçık şiddet övgüsü sayılabilecek ifadeler kullanır, sömürge ülkelerin haysiyetleri için savaşmalarını selamlar.



Fransa'nın gerzekleri de, sartre'nın tutuklanması talebiyle devlet başkanına gittiler, devlet başkanı charles de gaulle, ki kendisi bir generaldir, dedi ki: "sartre fransa'dır."


yani abd, fransa, kendi içinden çıkan chomsky gibi, sartre gibi adamları, kendisine karşı azılı bir düşman olsalar da, "vatan haini" olsalar da, bir "değer" olarak benimsiyor ve onların ifade özgürlüğünü her ne pahasına olursa olsun koruyor. çünkü o ülkelerin muktedirleri, yani aynı zamanda dünyanın da en güçlü muktedirleri, o adamların ne kadar değerli olduklarını biliyor. çünkü ifade özgürlüğünün laf olsun diye savunulası bir şey değil, gerçekten de ülkenin değerini yükselten bir şey olduğunu biliyorlar, kendilerini en ağır şekilde eleştiren insanları bir övünç kaynağı olarak benimsiyor, "sartre fransa'dır" diyorlar. çünkü biliyorlar ki yüz yıl sonra, sartre'ın tutuklanmasını isteyen gerzeklerin hiçbirinin adını kimse anmayacak, ama sartre anılmaya devam edecek, insanların aklına fransa dendiği zaman sartre gelecek. çünkü biliyorlar ki 2400 yıl önce sokrates'i öldürenlerin adını şu an kimse bilmiyor, ama hepimiz sokrates'i tanıyoruz.



sen ise, şu ülkeden çıkıp nobel alan tek yazarı, sokakta korumasız dolaşamayacak bir cehenneme çeviriyorsun bu ülkeyi.



milliyetçiliği bile onlardan öğrendin, onların filozoflarının 250 sene önce düşünüp yazdığı şeylerden ilham aldın. aydınlanma düşüncesini de, liberalizmi de, sosyalizmi de, moderniteyi de, postmodern düşünceyi de onlar üretti, sen seyretmeye devam ediyorsun. onlar rousseau, descartes, hobbes, spinoza, kant, hegel, schopenhauer, marx, nietzsche, freud, heidegger, foucault, sartre, weber, hume, bergson, wittgenstein, bentham gibi nice insanlar yetiştirdi. locke, milton, stuart mill gibi insanlar yüzlerce yıl önce ifade özgürlüğünü teorize ederek savunmaya çalıştı, sen 2021 yılında hala onları anlamaya bir gram yaklaşmış değilsin.



onlar eşcinsel evliliğini benimsediler, sen daha bunun tartışılmasını bile hayal edemeyecek bir seviyedesin. avrupa insan hakları mahkemesinde, avrupa konseyi üyesi 47 ülke arasında, hakkında en çok dava açılan, en çok ceza alan ülkesin. ifade özgürlüğü ihlalinden dolayı en çok mahkum edilen ülkesin, en yakın rakibine kat kat fark atmış durumdasın. bu rezilliği eleştirerek düzeltmek isteyenlere de hayatı dar etmek için elinden geleni yapıyorsun.



size "vatan haini" olmadığımızı, yani "kötü" insanlar olmadığımızı, en az sizin kadar onurlu ve özgür yaşamaya hakkımız olduğunu anlatmaya çalışmak zorunda kalmamız hazin, ama nasibimize bu düştü, bu ülkede doğduk.



Gel gelelim, ben vatan haini olmadığımı anlatmaya çalışmaktan yoruldum, artık insanların fikirlerini ya da onları değiştirmeyi umursamıyorum, nefret edilmek hoşuma dahi gidiyor. Şartlar bu şekilde ilerlerken hem kitaptandizgeler hem yazarlara uyguladığım sansür mekanizması beni yormaya başladı.Sansürsüz kropotkin, john zerzan, dostoyevski, tolstoy vs yayınlamam imkansız hale gelmişti.



Bir yazı yazarken kitap okurken alıntıları tek tek kağıda geçiriyor, ardından bilgisayara klavyeyle yazıyor ve sonra sansür mekanizmasından geçirip kopyalıyordum. Çizdiğim resimleriyse 1 mb’tan küçük tutabilmek için sürekli işlemlere tabi tutuyordum. Yazıları bilgisayara geçirme işlemi, bazı kitaplarda kolayken bazı kitaplarda hayal ettiğinizden daha uzun, meşakkatli bir süreç ve çok uzun saatler alıyor. O kadar uzun sürebiliyor ki, bunu yapana kadar yeni bir kitap okuyabilirim.



2021’e geldiğimiz sırada çok sert ekonomik sorunlarım da baş gösterdi, 2020’de bir spam saldırısına uğramış ve blogumuz google adsense’ten banlanmıştı, yani zaten kitaptandizgeler’den para almıyordum. Sizi temin ederim, kullandığım boya kalemlerimin parasını dahi Google’dan çıkaramadım. (polychromos boya kalemlerimin fiyatı 2000 liradan daha fazla, doların 8 olduğu senaryoda üstelik)

Wordpress’e sahip olmadığımız için ve wordpress ciddi yatırıma ihtiyaç duyduğu için blogger kullanırken spam saldırılarına karşı bir engel koyamadım ve saldırılar neredeyse tüm reklam ağlarından banlanmamıza sebep oldu. Artık kitaptandizgeler hem para getirmiyordu hem resim yüklemek için paraya ihtiyaç duyuyordu, değişen google politikaları. Diğer yandan google hegomanyasından bunaldık ve plak şirketimde, google ile ciddi bir ticari anlaşmazlığa düştük, bu anlaşmazlık sonunda plak şirketimizin resmi onlarca hesabı bir saat içinde kaldırıldı ve gelirimizin neredeyse %95’ini de orada yitirdik. Kitaptandizgeler hostu hala google tarafından finanse ediliyor ve ben google ile devam etmek istemedim. Pandemi şartları yüzünden ben sahne alamayınca da, ekonomik sorunlar hayal edilemeyecek noktalara ulaştı. Bir ses mühendisi konser yoksa bulaşık yıkamaya mahkum oluyor. Bu yüzden, kitaptandizgeler’i wordpress’e geçiremedim. Diğer yandan, kafamda ne için sorusu da belirdi. Zaten blogu takip eden insanlar, ülkenin kıymetli yazarları, çevirmenleri, editörleri ya da okumuş kesimiydi ve onlara öğretebileceğim neredeyse hiçbir şey yoktu, öğrenecekse çok şeyim vardı. Kitle, çok uzun zaman önce youtube’a kaymıştı. Youtube’a kaymayan kitleyeyse sansürlü içerik sunuyordum, sunmak zorundaydım. Diğer yandan 2021’de, hem oyun sektöründe çalışmak, hem teknisyen olmak, hem bulaşıkçı olarak üç işi birden ses mühendisiyken part-time yapmak beni tüketmeye başladı ve bu noktaya geldik, kitaptandizgeler’in sonlandırılması. Dürüst olmak gerekirse bir sponsor, blogu finanse edecek birini aramadım, tek isteğimin ciddi bir ara vermek olduğunu fark ettim. Bulabilir miydim? Belki de.



Mükemmel şeyler olmadı mı? Oldu tabi ki. İlk çizdiğim kitabın Ali Sefünç’e ait olduğunu hatırlıyorum, çok amatör bir iş çıkarmıştım fakat kafamda bir kıvılcım yaratmıştı. Bugün kitaplara yaptığım her şeyin, kıymetli Ali Sefünç’ün kitabına denediğim amatör şeylerle başladığını söylemem gerekir. Sonra, hayranı olduğum çevirmen Begüm Kovulmaz’la da tanıştım, onun çevirdiği her şeyi okumalısınız, harika bir kalemi ve olağanüstü yeteneği var.

İsmini tek tek sayamayacağım, saysam, eksikler kalsa ayıp olacak çok yetenekli, insani tarafı yüksek yazarlarla tanıştım kitaptandizgeler sayesinde. Herkese minnettarım. Her zaman olağanüstü anlayışa sahiplerdi, işler iyi ve kötü giderken bu hiç değişmedi. Teşekkürler.



AnokVa duvarlara dönüyor, ben yıldım. Dilerim benden daha genç arkadaşlar bu işi sürdürebilirler ancak hatırlamalarını isteyeceğim şey, şaşılacak baskılarla karşı karşıya kalıp tuhaf şeylerden yargılanacaklarıdır. Yarın öbür gün, amerikalı bir reklam şirketinden hesabınıza yatan 15$ için, içinde onbinlerce lira olan banka hesabınız bloke edilebilir ve neye uğradığınızı şaşırabilirsiniz, biz bunu yaşadık. Bıraktığım şeyi devam ettirecekseniz, ya orta yolcu populist olmanız ya da deli olmanız ve çok akıllıca hareket etmeniz, tüm olası kötü senaryoları hesaplamanız gerekiyor. Tüm maddi birikiminizin sıfırlanması ve banka hesaplarınızın herhangi bir reklam şirketinden gelecek 15$ için kapanması da dahil(açılması muhtemelen yıllar sürecek ve paranız çöpe dönüşecektir). Bu noktada, kripto paralarla çalışmayı denemenizi öneririm, en azından şartlar değişene kadar.(not: asla türk kripto borsalarıyla iş yapmayın, binance ya da soğuk cüzdan kullanın)



Kendime kızgın mıyım? Yazarlara sansür uyguladığım için son derece kızgınım fakat uygulamasam bir şey değişir miydi? Çok sanmıyorum. Kitaptandizgeler’in sevdiğim alıntıları yazamadığım, sansürlemek zorunda kaldığım anda belki de durdurulması gerekirdi. Yine de, işe yaradığını ve en azından birkaç yüz/bin insanın yazdığım alıntılar sayesinde bazı kitapları satın aldığına eminim. Sansürün gerekmediği, her şeyi tartışabileceğimiz özgür bir Türkiye’de tekrar görüşmek umudu ile.



Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle, edebiyatla kalın. - Anonim olmanın keyfine Varan adam (AnokVa!)



Son olarak bitirmeden, bugüne dek yöneltilen birkaç iddiayı yanıtlamak isterim ki havada kalmasın.



Hiçbir yazardan para aldım mı?



Hayır, bir yazar kitabının pr’ını yapmak isterse eski usul blog tutan birine değil youtuber’a ya da instagram ünlülerine gider. Yazarlardan para almam mantıklı bir iddia değil ama yolladıkları kitaplara çizmeyi reddettiğim bazı yazar ve yayınevleri bu iddiaları dillendirdi, tamamen saçmalık. Kimseden para talep etmedim, talep edecek bir üne de sahip olmadım. Ben her şeyi müzik sektöründe kazandığım parayla tek başıma finanse ettim ve hiçbir görüşten vs iddia edildiği gibi destek almadım. İşte efendim blog çok batı yanlısı, kesin birilerinin adamı. Medyanın %99’u aynıyken, kişisel bloglara laf etmek için bence kafayı yemiş olmak gerekir. Bazı yazarlar da, bazı klasiklere hit almak için iş yaptığımı söyledi. Hit pr şirketi ile olur, isimlerle değil. Özetle, kitaplardan hiç para almadım. Çok sevdiği için para yollamak isteyen insanlar oldu, onları da reddettim.



Para almadıysam kitapları neye göre seçtim, neden yollanan bazı kitapları yıllar geçmesine rağmen okumadım?



Tamamen kişisel zevkim ve yoğunluk takvimime bağlı, neredeyse bir aydır Begüm Kovulmaz’ın çevirdiği bir kitabı okuyorum çünkü hayatımın her dönemi aynı olmuyor. Diğer yandan, okuyup sevmediğim kitaplar da oldu ve onlara zaten çizmeyi reddettim. Bu yüzden kırmış olabileceğim çok naif yazarlar olmuştur, imkan dahilindedir. Belki ileri de farklı bir proje de kafa yapılarımız uyar, bunu kim bilebilir?



Bazı yazarlarla neden ücretsiz kitap yollanımı üzerine tartıştık?



Bunun sebebi çok basit, yalan söyleyip sizi kandırıyorlar. Açıkça, suratınıza bakarak sizi aldatıyorlar. Bahsi geçen tartışmadaki yazarlar, kitap sektöründe reklamını yapabilecek herkese 100 kadar kitabı kargoları karşılayarak yolluyor ve bir okur isteyince okurlarını aşağılıyorlardı, bu duruma sert bir tepki verdim ve yalancılıkla suçladılar. Elimde kayıtlar ve mailler var ama sözleşmeler gereği yayınlayamam. Kitaplar ya satış sağlayacak instagram ünlülerine de farklı yayınevi sahiplerine de yollanmamalı ya da sizin kitabınızı talep eden asgari ücretli birini aşağılamamalısınız. Kapitalizmin köpekliğini yapmaya gerek yok. İddiaları kimseye kitap yollamadıklarıydı fakat bu doğru değil, sizi rakam olarak gördüler ve takipçi sayınıza göre kıymet verdiler. Tamamen saçmalık. Bahsi geçen yazarların hiç birine blogumda yer verilmemiştir. Tek beklediğim dürüstlüktür ve zaten AnokVa ismi, yapısı gereği protesttir. Benim blogum, eski usul olduğu için gerçekten sanatı ve edebiyatı umursayan, önemseyen insanların işlerini okuma fırsatı buldum ve egolu, yalancı sahtekar kişilerden genellikle uzak kalabildim.



Şu resmi başka yerde gördüm, bu çalıntı mı?



Hayır, bu mümkün değil. Ben Apple, Amazon, Spotify, Deezer gibi şirketlere çizimler yaptım, resimler tasarladım ve kağıtlar imzaladım. Çalıntı olması mümkün değildir, telif hakları hukuku üzerine plak şirketi yönetmem sebebiyle pek çok avukattan daha fazla bilgi sahibiyim. Bazı işlerin telifi bendeyken, bazı işlerde bir resmi çok beğenip kitabın için de görmek istediğim için sample almış olabilirim. Sample varsa iş underground demektir ve ticari kullanım dışıdır. Zaten, spotify ve apple gibi iki şirkete çalıntı iş verirseniz milyonlarca dolarlık tazminat davalarıyla karşılaşırsınız, bu işlerin çok ciddi sözleşme şartları var, dediğim gibi mümkün değil. Çok iyi bir iş gördüğümde sample almayı sevdiğim oluyor. Bunun yanı sıra telifi herkese açık olan, işlediğinizde size geçen stok resimleri yağlı/guaj boya çizdiğim de oluyor fakat bu başka bir konu.



AnokVa ne demek, V neden büyüktü?



Anonim olmanın keyfine Varan adam demek ve Victor Hugo’ya duyduğum saygı yüzünden V harfini büyük yazıyorum.



Bir gün geri döner miyim?



Zaten duvarlar ve kitapların aralarında devam edeceğiz. Gitmiyoruz, değişiyoruz. Herkes ve her şey gibi. Yine de bloglara dönüş mümkündür fakat olursa bunun google ile olacağını sanmıyorum. Şimdilik instagram ve twitter'dan takip edin lütfen, yukarıda verdim. Unutmayın, özgür bir Türkiye olursa dönerim. Şuan kendimi Türkiye'de özgür hissetmiyorum ve üretemiyorum.



Neden çoğul konuşup kendi kendine soru soruyorsun arkadaşım, deli misin?



AnokVa, her zaman sadece benden ibaret olmadı ve bir zamanlar bir ekip vardı. Sadece ben kaldım, ileride neler olacağını göreceğiz.



Başka ne söylemek isterim?



Sırf iyi kitaplar okuyorlar diye insanların sizi anladığını düşünmeyin. Çok iyi kitaplar okuyup empatiden yoksun insanlar da tanıdım, ömründe hiç kitap okumayıp empati yapabilen insanlar da. İyi kitaplar okumak insanlık adına hiçbir şey ifade etmez. Ben bu yanılgıya düşmüştüm ve iyi kitaplar okuyanların beni anlayacağına inanmıştım, öyle olmadı. Dilerim sizler aynı hataya düşmezsiniz. Bir de kendi kendinize röportaj yapın, iyi geliyor.



Anokva insanlara 50 kitap önerse, bunlar neler olurdu?



Sıralamadan bağımsız olarak, 2021 yılındaki düşüncelerim itibariyle;

John Zerzan – Gelecekteki İlkel

Trevenian – Şibumi

Alfred Bester – Kaplan Kaplan

Ali Sefünç – ‘Herşey’ Dahil Türkiye

Alice B. Sheldon – Uzaktan Kumandalı Kız

Iain Reid – Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde

Victor Hugo – Sefiller

F. Scott Fitzgerald – Muhteşem Gatsby

Ray Bradbury – Fahrenheit 451

Paul Lafaurge – Tembellik Hakkı

Dostoyevski – Yeraltından Notlar

James Joyce – Ulysses

Miguel De Cervantes - Don Quixote

Gabriel Garcia Marquez - Yüzyıllık Yalnızlık

Tolstoy - Savaş ve Barış

Gustave Flaubert – Madam Bovary

Fyodor Dostoyevsky – Beyaz Geceler

Emily Brontë – Uğultulu Tepeler

Irwine Welsh – Trainspotting

Vasconcelos – Şeker Portakalı

Jane Austen – Aşk Ve Gurur

Wladimir Bartol – Fedailerin Kalesi Alamut

Sartre – Varoluşçuluk

Mehmet Rauf – Böğürtlen

Mehmet Celal – Küçük Gelin

Görünmez Komite – Yaklaşan İsyan

Işık Ergüden – Sessizliğin Anarşisi

Henry James – Daisy Miller

Wilhelm Reich – Dinle Küçük Adam

Josê Saramago - Bilinmeyen Adanın Öyküsü

Eimear McBride - Kız Natamam Bir Şeydir

Nikos Kazantzakis – Zorba

Charles Dickens – Büyük Umutlar

George Orwell – 1984

Dostoyevski – Suç ve Ceza

Allen Gindsberg – Uluma

Ivan Illich – Okulsuz Toplum

F. Scott Fitzgerald – Son Patron

Charles Dickens – İki Şehrin Hikayesi

John Steinbeck – Gazap Üzümleri

Salman Rushdie - Ayaklarının Altındaki Toprak

Stefan Zweig - Mecburiyet

Tolkien – Yüzüklerin Efendisi 1-2-3, Silmarillion

Dmitry Glukhovsky – Metro Koleksiyonu

Alexandre Dumas – Monte Kristo Kontu

Victor Hugo – Notre Dame’in Kamburu

Victor Hugo – Deniz İşçileri

John Zerzan - Makinelerin Alacakaranlığı: Makaleler

Balzac - Kibar Fahişelerin İhtişamı ve Çöküşü



Büyüdüklerinde tüm tanrıların öldüğünü, tüm savaşların verildiğini ve insana dair tüm inançlarının sarsıldığını gören bir neslin çocukları, hoş kalın. - AnokVa, 2021! 

  



















1 yorum:

  1. Because state and federal playing laws don't embody language that restricts 우리카지노 wagering with an online betting website working abroad, it's a completely authorized choice for Atlanta space sports bettors

    YanıtlaSil