Niçin yazdım? Çünkü hayatı yetersiz buldum.
Tennessee
Williams (sf.1)
Ünlü Çek yazar Franz Kafka, gündüzleri sigorta memuru olarak
çalışıyormuş. İçerdiği ince mizah ve zarif üslubu nedeniyle mesai arkadaşları
onun yazdığı rapor ve tutanakları sabırsızlıkla beklermiş. (sf. 2)
“Ağaç dikmek için en iyi zaman 20 yıl öncesidir. En iyi ikinci zaman da
şu andır” (sf. 10)
Yalnızca zafer ve başarı öyküleri dinlemek ya da insanın ne
kadar muhteşem biri olduğunu öğrenmek kimsenin ilgisini çekmez. İnsanlar,
gerçeğin karanlık ve zalim yanlarını da bilmek ister. (sf. 92)
Hayat denen varlık tuhaf ve huzursuzdur. Kıpırdamadan
duramaz ve ne denli özenle tasarlamış olsak da onu sağlam bir kafese
hapsedemeyiz, buna direnir. Hakkında yazmaya karar verdiğiniz hayatı, yeri,
dönemi araştırmaya başladığınızda, peşin hükümlerinize sürekli meydan
okunduğunu görürsünüz. Araştırmanız sizi hiç ummadığınız yerlere
sürükleyebilir. Kahraman ya da hain olduğunuzu düşündüğünüz insanlar o kadar da
kahraman ya da o kadar da cani çıkmayabilir. (sf. 93)
Roman, insanın kendini inceleyip göz önüne sermek için icat
ettiği en zeki enstrümandır. – John Updike (sf. 139)
Pek çok kişinin roman okumaktan zevk almasında, okuduğu
romandan yeni bir şeyler öğrenmesinin de payı vardır. Büyük bir eser okuruna
dünya, insan doğası, kendisi ve tarih hakkında bir şeyler öğretir. Fakat bu
kadar iddialı olmak şart değil. Daha mütevazı da olabilir bu bilgiler. John
Murray’ın romanları hiç gitmediğim için kendimi ayıpladığım günümüz Cumbria’sı
hakkında bilgi verir. Sarah Hall’un The Electric Michelangelo isimli eserini
okurken dövmenin dünü ve bugünü hakkında son derece ilginç şeyler öğreniriz. George
Macdonald Fraser’ın romanlarında titizlikle araşıtrılmış tarihi olaylar,
dinamik ve eğlenceli bir forma bürünür. Trainspotting’de, İskoçyalı uyuşturucu
bağımlılarının dünyası son derece etkileyici bir şekilde ele alınır. Nicholas
Royle’un romanı Antwerp’te, Belçikalı olmayanların pek tanımadığı kitaba ismini
veren kent ve fahişeleri ustalıkla anlatılır. (sf. 154-155)
G.K Chesterton meseleyi güzel ifade etmiş: “İyi
bir romandan kahramanının, kötü bir romandan da yazarının hayatını öğreniriz.
“(Heretics’ten) (sf. 174)
Merakta bırakmak, okurun sorularının cevaplarını ustalıkla
geciktirme sanatıdır. Bu teknikte, okurun merakını giderme görevini, daha sonra
daha tatminkâr cevaplar vermek üzere ertelersiniz. Böyle yaparak, bir bakıma
okura kitabı sizinle birlikte yazma zevkini de vermiş olursunuz. Onu da
çalıştırıyorsunuz ve o bundan zevk alıyor. Çünkü okur mazoşisttir. Kitap yazmak
daima okurla işbirliği içinde yapılan bir eylemdir. Katkıda bulunabilmesi için
okura da alan açmalısınız .(sf. 196)
Acı ama gerçek: romancı, insanların yaşadığı felaketleri ve onların
zayıf yanlarını merak eden insandır ve etmelidir de. (sf. 198)
Olay örgüsü, bir nedensellikler ağıdır. Yolculuğun nereye
değil, niçin yapıldığıyla ilgilenir. Yan yollara sapmanın gerekçeleriyle
uğraşır, yan yolların kendisiyle değil. Bu oldu, sonra şu oldu ve sonra da bu
oldu: bu bir olay örgüsü değil olaylar dizisidir. Bu olduğu için şu oldu ve bu
nedenle de öbürü oldu: olay örgüsü budur. Yani olay örgüsü, olayları “oldurmak”tır.
(sf. 203)
İnandırıcı diyalog yazmanın paradoksal yanı, diyalogdan tam
da onu gerçek yapan şeyleri çıkarmak zorunda olmanızdır.
(sf. 206)
Diyalog, karakterinizin söyledikleri kadar söylemedikleriyle de
şekillenir. Kendilerini tamamen özgün biçimde nasıl ifade edebileceklerine kafa
yormalısınız. (sf. 212)
Karakterleriniz aşırı cesur ve güçlü, bir çeşit Süpermen
olmamalıdır. İnandırıcı olmayacakları gibi gülünç bile bulunabilirler. (sf.
232)
Kendinizi her zaman şu bilgilerle teselli edebilirsiniz:
J.K. Rowling’in Harry Potter ve Felsefe
taşı adlı eseri, dokuz yayınevinden ret cevabı almıştı. Stephen King’in ilk
öykü kitabını 84 yayınevi reddetmişti. İnanması zor ama, Robert Pirsig’in
milyonlarca satacak olan klasikleşmiş eseri Zen
ve Motosiklet Bakım Sanatı, tam 121 yayınevinden geri dönmüş, ancak 122’nci
yayınevi tarafından basılmıştı. Kitapları Penguin Yayınları’ndan çıkan ve büyük
başarı kazanan Zadie Smith’i
zamanında HarperCollins reddetmişti. (sf. 293-294)
Çok güzel. Teşekkürler. Elleriniz sağlık.
YanıtlaSilÇok güzel. Teşekkürler. Elleriniz sağlık.
YanıtlaSil